Jorge Jesus yönetimindeki Fenerbahçe, Süper Lig’in 30. haftasında Başakşehir ile kozlarını paylaştı. Başakşehir Fatih Terim Stadyumu’nda oynanan maçı Fenerbahçe, 1-0 geriye düşmesine rağmen son dakikalarda bulduğu goller ile 2-1 kazandı. Müsabaka sonrası Milliyet Gazetesi yazarları karşılaşmayı değerlendirdi ve Jorge Jesus hakkında sert eleştiriler geldi.
Portekizli teknik direktörün Samet Akaydın tercihi ile birlikte Arda Güler’i oynattığı pozisyon eleştiri konusu oldu.
ÇEKİRGE BİR ZIPLAR, İKİ ZIPLAR / TAYFUN BAYINDIR
Görünen o ki sezon sonuna kadar Fenerbahçe taraftarı ölüp ölüp dirilecek. Umarım, kalp krizi geçiren, hastanelik olan çıkmaz. Daha Ankaragücü maçının heyecanı, son dakikada gelen üç puanın gerginliği bitmemişken, bu kez Başakşehir çıktı Fenerbahçe’nin karşısına…
İlk yarıda yine komaya girdi sarı-lacivertli takım, ikinci devrede yapılan değişiklikler, rakibin 10 kişi kalması, ‘Ya arkadaşlar lig bitiyor’ bağırış – çağırışları, elbette Başakşehir’in savunmaya çok gömülmesi ve bir kez daha uzatmada gelen üç puan.
Peki bu hep böyle mi gidecek… Benim yanıtım; büyük ihtimalle böyle olacak. Çünkü haftalardır Jorge Jesus’un yarattığı arabesk bir futbol izliyoruz. Sistem hiç değişmiyor. Jesus garip, bir o kadar da şaşırtıcı on birlerle başlıyor maça, koskoca ilk 45 dakika çöpe gidiyor. Fenerbahçe takımı bu süre içinde ne doğru dürüst futbol oynuyor, ne direnç gösteriyor, ne de büyük bir takım olduğunun sinyallerini veriyor. Sahada silik, kişiliksiz ve ne yaptığını bilmeyen bir ekip koşturup duruyor.

Sonra ikinci yarıda başka bir takım izlemeye başlıyoruz. Devre arasında Jesus’a vahiy mi iniyor, birileri “hoca kendine gel ne yapıyorsun” mu diyor ya da yardımcıları cesur bir söylemle yanlışını yüzüne mi vuruyor bilinmez. Ama o kısacık 15 dakikada Jesus’a bir aydınlanma geldiği kesin. Sonrası artık tüm Fenerbahçelilerin ezbere bildiği şey. Üç oyuncu değiştir, biraz daha yüklen, olursa bir penaltıyla beraberliği yakala, olmazsa da son dakikalarda bir kahraman yarat, maçı kurtar. Jesus’a birinin çekirgenin sıçrama sayısını hatırlatması gerekir.
Aylar önce ‘Jesus’u gözümüzde büyütmüşüz’ diye yazmıştım (Hala da aynı görüşteyim). Bu değerlendirme üzerine çok sayıda futbolu iyi bilen dostumdan eleştiri almıştım. İçlerinde Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı bile vardı. Öngörümün çok erken olduğunu, Jesus’un özel teknik adamlar listesinde bulunduğunu dile getirmişlerdi. Gördüğünüz gibi haklı çıktım. Elbette futbolda her zaman kazanan haklıdır, böyle yazılı olmayan bir kural var. Ama şöyle de bir gerçek var; çok hata yaptığın maçlarda şansınla da kazanabilirsin. Bence Jesus’un ki artık bu.
Şimdi bakın bu takımın bir tane yaratıcı oyuncusu var, o da Arda Güler. Orta alanda top alacak, top dağıtacak, kritik ara pasları verecek ki bunları çok başarılı olarak yaptığını haftalardır görüyoruz. O zaman bu oyuncuyu niye Valencia’nın yanına forvet olarak koyuyorsun? Çocuk, yok olup gitti ilk yarıda. Oosterwolde, sakatlıktan yeni çıkmış kumar oynar gibi sahaya sürüyorsun. Arkadaş iki haftadır vasatın üzerinde oynayan bir Alioski var, ritme alışmış, onu niye kesersin, amacın ne anlamak mümkün değil. Haftalardır “Ben bu takımı yakacağım” diye sinyal veren Samet dün neredeyse sezonu bitiriyordu. Samet ısrarını da anlamak mümkün değil. Kendi seçtiği için mi oynatıyor Jesus, o da başka bir soru.

Daha yazacak çok şey var. Ama yerim dar. Hakemin bir penaltıyı vermediğini unutmuyorum, kırmızı kartın da tartışılır olduğunu söylüyorum. Ama Jesus’un tüm bunların üzerine tuz biber ektiğini ısrarla vurguluyorum.
ADALET VE İNSAF! / ERCAN GÜVEN
Fenerbahçe’nin sezonlar boyu bıkmadan usanmadan talep ettiği “adalet”, elbette ilk ve acil olarak “sahada oyunu/ masada futbolu yönetenlerin” kulaklarını çınlatmaktadır ama bu sezon itibarıyla adaletin alt başlığı “insaf” da en az adalet kadar mecburiyet haline gelmiştir.
Hem de tribünlerden rakiplere, medyadan yayıncı kuruluşa kadar cümle aleme.
Tek gelir kalemi “futboldaki heyecan” olan yayıncı kuruluşun, medyanın, tribünleri dolan veya artan Galatasaray dahil tüm kulüplerin, kısaca şu kekeme ve acı dolu sezonda futbolun kesesi dolmasa da boş kalmıyorsa, Fenerbahçe’nin inatçı takiple rekabet ve heyecan faktörlerini kırbaçlamasındandır.
Lakin, zirveye dokuz puan farkla başlayıp altı puan farkla biten her Fenerbahçe maçından sonra sevinç ve takdir duyguları -kaçmak üzere görünen- şampiyonluk hüznüyle gölgelenip sahadaki mücadele göz ardı edilmekte, resmen insafsızlık yapılmaktadır Fenerbahçe’ye.
Olsun… Geri dönüşleri bile yeter Fenerbahçe’nin!
Fenerbahçe sezonu şampiyondan altı puan farkla bitirse bile geride sıkı bir mücadele kalacak, farkı belirleyen Galatasaray’ın sıra dışı performansı olacaktır sadece.

Artık rotasyonu sakatlık ve kart cezaları tarafından yapılan Fenerbahçe’de Jesus da Arda’yı forvet yapıp kalabalığın ortasına sıkıştırınca ne Valencia topla buluşabildi ne de takımın en iyisi olmasına rağmen İrfan Can oyunu etkileyebildi.
Akıllı oynayan ve topu çok iyi dolaştıran Başakşehir ilk yarıda hem golü attı hem de koştura koştura Fenerbahçe’nin turşusunu çıkardı.
30. dakikadaki pozisyon çok daha dramatikti. Benzer hataları sık sık yapma alışkanlığı olan Samet bu kez “sıçramayamadı” ve kalecisine geri pas yerine Aleksic’e asist yaptı. Başakşehir öne geçti.
Golden sonra oyun hem hızlandı hem sertleşti. Üç dakika içinde Aleksic’in kaçan ikinci golü, Rossi’nin kaleyi bulmayan gollük fırsatı vardı.
İkinci yarı Jorge Jesus her zamanki gibi takımı yeniden kurmaya girişti. Rakiplerin ayağına basmaktan başka bir şey yapmayan Oosterwolde ile oynadıkları alanların kurbanı Arda ve Rossi’yı dışarı aldı. Alioski, Emre Mor ve Pedro girdi. Alioski Oosterwolde’nin iki gömlek üstünde, Emre Mor kilitlenmiş Başakşehir savunmasını çalımla aşacak adam; peki “Pedro ne işe yarar” derken, yanıt maçın sonunda yine Pedro’dan geldi ve adeta sersemleticiydi.

Ancak 60’a kadar Fenerbahçe Başakşehir’in müthiş yerleşimini ve alan kapatmasını bir türlü açamadı.
Son yarım saatte ise Crespo’nun yerine Mert Hakan oyuna dahil oldu orta saha işlev kazandı. Ardından İrfan Can’ın gayretli oyununu durdurmak isteyen Başakşehir stoperi Touba’nın ikinci sarıdan kırmızı kart görmesiyle on kişi kalan rakibi karşısında silkindi, dirildi Fenerbahçe. Baskı oluşturdu, oyunu hareketlendirdi.
Rakip eksilince Fenerbahçe makinesi işlemeye başladı. Artık Başakşehir kalecisi Muhammed’in parlama süreci gelmişti.
Jesus son kozunu oynadı ve Serdar Dursun’u oyuna soktu santraforu üçledi. Fenerbahçe takım halinde Başakşehir ceza alanını ablukaya aldığı maçın son on dakikasında rakip takım kalenin önüne etten duvar ördü adeta. Yine de kale önünde Valencia’nın çabasıyla yaratılan fırsatta Pedro’nun beraberlik golüne engel olamadı.
Maçın normal süresi bitip uzatmalara geçildiğinde henüz bir puan alacak olan Fenerbahçe’nin şampiyonluk hayali suya düşmüştü… 93. dakikada ise Pedro’nun ikinci golüyle her şey kaldığı yerden devam etmekteydi.
İnsaf, Fenerbahçe’yi de iki gol atan Pedro’yu da risk alıp kazanan Jesus’u da kutlamayı gerektirir.